23 Kasım 2011

HER ŞEYİ MAHVETME ENSTİTÜSÜ (bölüm 2)


Yaşlı bir insanın genç evladı. Oturdu bir daha bir daha düşündü. Ömrünün ortasında duran, masum titrek bir alev sanki oradaydı. Ve varoluşunda oyuna çağıran bir hava sessizce aklındaki kör odalarına dolmaktaydı. Ne yapacağını bilemeyen acemi zihni, en ilkel atalarından farksız, onu o toz hayallerinin arasına attı. Her o uykuya dalma evresinde onu aklına getiriyor. Olamayacakları olmuşcasına yaşıyor, her bir hücresi ona tepki veriyordu. Gerçeklikten uzaklaştıkça, yavaş yavaş benliği de uzaklaşır gibiydi.Ancak ne fark ederdi, o olmadıktan sonra benliği de belirsiz değil miydi?  Sabah olduğunda ağzında hafif bir tatsızlık düşüncesi birikmişti.


Ancak her şey ne olacaksa ol sundu. Bin kere kanlı rüyalara dalmaktansa bir kerede rüyalardan kalkar sonrasında uykusuz düşlere dalardı. Varsın ol sundu.


Ve genç insan evladı yavaş yavaş düşüncelerini harekete geçirdi. Düşünceler hareketlendikçe sayısız nöronlarda harekete geçmekteydi beyninde. Ordularını kuşanmış kişilik karşısında durmakta her bir adımda biraz daha var olmaktaydı. 
Karşısında duran genç insana boş bir duygu yığını gibi bakmaktaydı. Aklından ne geçtiğini ondan daha iyi biliyordu ve iğreniyordu. Ancak bunu birde ondan dinlemek istiyordu ..

19 Kasım 2011

HER ŞEYİ MAHVETME ENSTİTÜSÜ (bölüm 1)



Önce kendisini yaşamının ortasına sonra onun da ortasına yaşamı koydu. Artık kendisine öğretildiği gibi yaşayacak. Katı kuralları olacak, kimsenin bu kuralları çiğnemesine izin vermeyecekti. Nevrozlu bir hasta gibi şiar edindi kendine deli saçması sözlerini. Sert mizacını koruyacak hem cinslerinin yapamadıklarını başaracaktı. Herkese karşı tek başına olacak, ulaşılması zor ve imkansız olacaktı. Çok yükselecek bir yerlere gelecek kendi hayatını kendisi kazanacak. Aynı zamanda kimsenin kendisini incitmesine izin vermeyecekti. Ne münasebetti bu ? Hayatın merkezinde olan kendisiyse insancıklar bunu akıllarından bile geçirmemeliydi...

Bu hayali uzun sürmedi elbette. Anın asra bedel olduğu o gün biri gelip  tabularının hepsini yıkıp geçmişti.Bir yıkım olmuştu belkide bu balık bedeninde.Ancak toparlanmalı, başa dönmemeliydi. Ve bu kez daha sert ve daha hem cinslerinin ötesinde olacaktı. Sızısıyla acısını iyice derinlerine gömüp hiç olmamışcasına yaşayacaktı olanları.

Hele gözünün ucuyla süzdüğü insancıklar dan biri bir gün karşısına geçmeyi görsün, haddini bildirecek, onu elde etme çabasının ne demek olduğunu hiçbir şey yapmayarak gösterecekti. Adım adım planlarını uygulamaya başladı bilinç altının tecrübeli askerleri ... Ve o insancık sessizce adımlarını ona doğru yönlendirdi ..

13 Kasım 2011

KÜPELİ ARININ YOLCULUĞU


  Öncesi ile sonrası arasındaki zaman diliminde, zamanın geriye doğru sardığını fark etti ilginç bir şekilde. Sona vardığında oyununun, başladığı noktanın pek uzağında olmadığını görmek, ince bir sızı yaratsa da olan olmuştu. Bundan sonrasının renksizliği loş ışık altında parıldayan alnında bir iz bırakmış gibiydi. Geceler her zamankinden erken inmişti günlerine. Ve seslerini derinden,daha derinden işitmekteydi. 


Bir baktı bir daha bir daha baktı, içerisinde bulunduğu yanılgısına.Bir oyunun içinde büyüdükçe zamanı küçülecek. Küçülen zaman oyunları büyütecekti. Sesler birbirine karışıyor, gölgeleri gibi kendi içinde eriyip gidiyordu. Gidiyordu da ardında gitmemesi gerekenleri de sürüklüyordu . En nihayetinde varacağı yolun sonu, yine o yolun başlangıcı gibi duruyordu ..