10 Aralık 2011

YİRMİ ALTI ADAM VE BİR KIZ. (birinci bölüm)


Her biri bir diğerinden farklı,hepsi bir birinin aynı insancıklar dı onlar. Eski bir evde 26 sı da bir arada yaşıyor, geçici yaşamlarında hayatta kalmaya çalışıyorlardı. Çalışıyor çabalıyor ancak benliklerinin ötesine adım atamıyorlardı.

İkisi insanların unuttukları eşya ve anı parçalarının peşindeydiler. Ahh unutmak insana bahşedilmiş en güzel duyguydu. Yoksa yaşanılan onca acıyı dün gibi hatırlamak nasıl bir ızdırabın adıydı. Neyse ki tanrılar bunu akıl edebilmiş ve insanları unutmayı öğretmişti. Ve insanlar öngörülenden fazlasını unutur olmuştu bunu unutamadan. Ve bu ikisi unutulanları unutmamak taydı kalabalıkların arasından. Boş bir bank yada bir otobüs durağında. Her nerede olursa ..

Yedisi birden bembeyaz kıyafetler içerisinde cansızlığı canlandırmaktaydılar canlıların en kalabalık olduğu canlılık içerisinde. Hiçbir şey yapmadan bir şeylerin peşindeydiler. Bembeyaz yüzleriyle bembeyaz kıyafetlerini giyer cansız modelliğin canını okurlardı hemde hiçbir şey yapamadan.

Altısı birden okula gider gündelik hayattan uzaklığı öğrenirlerdi. Olamayacakları şeylerin peşinde gitmek için eğitilmişler di ve eğitilmekte lerdi. Her sabah evdekiler onları sıkıca giydirir, tüm olmak istediklerini yirmisi birden onlardan beklerlerdi.

On biri ise hayattan son arta kalanlardı. Kırışıklıklarının unutkanlığında kalmış kendilerinden başka kimseyi hatırlayamamış insanlardı on biride her sabah unutulanları toplayanların bir gün onları da unutanları getirmelerini sessizce hayal eder. Hiç bir şey yapmayanlardan daha akıllı olduklarıyla övünürlerdi. Geçmişlerinin gelmesi umudunu ikisine bağlamışken geleceklerini de altı okulluya bağlamışlardı. Onlardan rahatı yoktu. Kendileri dışındaki herkesi özümsemişlerdi..

Ve iki güne bir bu erkek yığını eve küçük bir kız çocuğu gelirdi. Geldiğinde neşe ve kendi geçmişlerini, hayallerini, yapamadıklarını getirirdi. Bu yirmi altı adamın ondan başka kimsesi kalmamıştı. Ve ondan ötesi de gelmemeliydi ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder