31 Mart 2012

ISLAK KÖPEK KOKUSU İMPARATORLUĞU ! 2 ( İKİNCİ BÖLÜM)



Biran durdu düşündü, Yıkık bir sokağın hemen başındaydı bu sokağı hiç sevmemişti, yaşayan insanlar ona kötü davranmazlardı. Hiç bir şekilde davranmadıkları için kötü de davranmamışlardı. Ancak o boş, ne yapacağını bilemediği günlerde, zaman durur insanlar hızlanırdı. Kuyruğu yere yakın kaldırımın başında bekler sessizce etrafa bakardı. Yalnızca dururdu. Durmak bir eylem olabilir miydi ?




İnsanlar birer eve muhtaç canlılardı. Kimiside dışarıya muhtaçtı akşamları. İnsanlık uyurken uyanırlardı. Ancak hiç eve muhtaç olmadığını fark etti. Öyle zamanlar olurdu ki, hızlıca yol aldığı o  uzun zamanlar, bir yere varmadığını, her hangi bir yere yaklaşmadığını anlardı.


 Her şey ya çok uzakta yada fazla yakındı.Evet şanslı köpekler elbette vardı, varacak bir yerleri olduğundandı şanslılıkları. Sokak köpeği olmak, evin adresini kaybetmekten pekte farklı değildi. Büyük kültürlerin her zaman büyük çöpleri olmuştu bu sıkıntı değildi, yemek bulunurdu. Yıkık dökük evleri çoktan evsiz insanlar sahiplenmişti. Onlara kendisinden daha çok acırdı.




Yazık, onlarda az önce o göçükler altında kalmışlardı. Normal insanlar gibi ölmüşlerdi belkide biraz şanslılardı. 




Bu sokakta kaybetmişti diğerlerini. Birinin boynunda fazlasıyla sıkılmış bir ip vardı. Ev sahibi olacağını düşünmüştü. ip sahibi olabildi. Çöp tenekesinde idi cesedi. 


Biri yanlış zamanda yanlış yerdeydi, insan enikleri peşine düşmüş zorla dövüştürmüşlerdi. Dövüşmeyi bilmezdi. Bilgisizliği de getirdi ecelini. 




İnsanlığı öldürmenin güzelliği acı bir tat oluşturdu dilinde. Evet nefretini dökebilmiş, geçmişin tüm pis izlerini silebilmişti. Ancak silinenler,tüm geçmişini de silmişti. Makus talihi insanlığa yenilmişti ..

22 Mart 2012

ISLAK KÖPEK KOKUSU İMPARATORLUĞU ! ( BİRİNCİ BÖLÜM)







Büyük bir bina büyük bir gürültüyle yıkıldı. Yıkılırken, varlığının farkına varmayanlar da bir farkındalık yaratabilmişti. Kenarları şeritli yollar büyük bir gürültüyle ikiye yarılmaya başladı. İçinden bir şeyler çıkacak gibiydi.Çıkacak olanı, toz duman bulutu içinde görmeye imkan bile yoktu. O güzel arabalar birer yaprak parçaları gibi dağıldılar dört bir yana. kargaşa içinde etrafa kaçışırken bastıkları yerler birer mayın gibi patlıyor insanları tıpkı arabaları gibi, dört bir yana fırlatıyordu. Evlerinde olanlar, odalardan odalara koşuyor bastıkları zemin göçüyordu. Hiç tanımadıkları alt komşularının odalarına konuk oluyorlardı. 


Gökyüzünden yere gök yüzü çöküyordu. hava akımı göğü delip yere çarpıyor, Tüm pislikleri havaya kaldırıp, gözlerini açmaya çalışan insanların irislerine yapışıyordu. Binaların camları patlıyor dükkanların alarmları kulak yakıyordu. Kadınlar topuklu ayakkabılarının azizliğine uğrayıp yere yığılıp ölüyor, erkekler kadınlarından ziyade kendi bedenlerini bile koruyamıyorlardı. Evlatlar ailelerinden habersiz bir yerlere düşüyor, gökyüzü güneşe sırtını dönüyordu. Sabaha hiç bir şey kalmayacak. Bir milat son bulacak, medeniyet kendi mezarına bile ulaşamayacaktı.


Ve sesler derinden daha da derinden geliyordu. Bu bir savaş mıydı ? Doğa öcünü mü almaktaydı ? Uzaylılar mı istila etmişti ? Tanrılar mı kızmıştı ? Belkide hepsi aynı anda oluşmaktaydı. Bütün insanlık hayatta kalma çabasında, bir oraya koşuyor bir buraya koşuyor, ancak ya arabalarının evlerinin altında kalıyor, yada pisliklerinde boğulup ciğerlerini kuru tozla dolduruyorlardı.


Evrimleşme sırası tüm bunlara neden olana geliyordu. Ve o kendi zincirinin son halkasında ıslak köpek kokulu insanlara bakıyordu. Kendisinden geliyordu bu koku. Bu insanlığa bir armağanıydı.


Tüm insanlık dev enkazlar altında yok olduktan sonra minik patileriyle Üzerlerinden geçmeye başladı, meğer insanlığa son vermek bu kadar kolay olmuştu huzurluydu.  yapılacak çok iş vardı. Artık daha sakindi ....





07 Mart 2012

DUYGUSAL TÜL PERDELER İÇİN DURMADI HİÇ O ARABALAR



Hiç bir zaman bu yanılsamaya düşmekten kurtulamadı. Yılın sonbahar mevsiminde, evine doğru seyrederken önünde yürüyen kıza kaydı gözü.Sakin sakin ve herkes gibi ilerlemekteydi, yürümekte olan insanlardan bir farkı yok gibiydi.

Kenarda geçmekte olan araba kızın önünde durdu. Bekledi, bekleyen arabanın kendisi gibiydi. Bekleyen arabayı beklemeyen kız, şaşırdı afalladı, hızlı adımlarla arabaya yaklaştı. Arabanın bir şahsiyeti varmışcasına ön camına eğildi. İçerideki ile konuşmaya başladı. İçerideki kimdi ? Sevdiği birimiydi, yoksa sadece bir komşusunun işinden dönmekte olan, görünce önünde duran eşimi idi ?

Bunun hiç bir önemi yoktu herkeste olduğu halde, çok değerli ve eşsiz olan bu önünde duran araba sahibini de değerlendirmişti. O araba hep gitmeliydi, gitmeyip kendisi için beklemişti bu önemli bir şeydi. Kendisi için duran arabayı bekletmek ayıp bir şeydi. Yol boş olsa bile yollar sakin olsa bile, araba her zaman bir kaç metre önünde durur, insanlarda hızlı adımlarla koşarak arabaya yetişirdi. Şahsiyet sahibi bir araba,fark etti ki kendi şahsiyeti için hiç beklememişti. 

Önünde az önce yürüyen kız o arabaya binip gitmişti.O artık yürüyen insanlardan biri değildi.Bu olguyu kabullenmek istemedi ve; bir ilk bahar akşamında açık camdan içeri giren rüzgarın, tül perdeleri titretmesi gibi titredi bu aciz bedeni ...