20 Ağustos 2014

Usanan çatlakların öyküsü


Tüm gün harcadığı enerjisi, ay sonunda ancak bir kaç bez parçası olarak bedenine oturuyor, üzerine makyajını yaparak dışarı çıkıyordu. Yüzünün simetriğini bozan anotimisine elbet uygulayacağı makyajı boldu.

Şimdi et parçalarının aralarına dalacak, sosyal hayatın içerisinde diğer asosyallerle sosyalleşecekti. Umduğunu bulamamış, bulduğunu unutalı çok olmuştu. Herkes en nihayetinde kendisi için var olmamış mıydı? Olduğunun ötesine geçme çabası, bedenini çarpıtıyor, çarpık bedeni her geçen gün daha da çatlaklara neden oluyordu. 

Sapsarı bir pasifikten epey bir uzakta, kendi küçük vagonunun büyük umutlarını bekleyen bir yabancıydı artık topraklarına. Öylesine bir yabancılıktı ki bu, yalnızlık kaygısı benliğini çekiyor, çekildikçe başka umutlara bakıyordu. Baktığı ile görmek istediği arasındaki farkı anlamasına ramak kala durdu. Durmaması gerektiğinde kaç kişi durdurmuştu? Hareketsizliğe yöneldiği anında, kim bilir kaç anı unutmuş, daha önce kaç kişi için unutulmuştu ?

Var olan duygularını toparlamış, tamamını tanımadıklarına yatırdığı andaydı tam da durduğu yer. Şimdi hep yaşadıklarını tekrar tekrar yaşayacak, umutlarını beklemekten usandıklarını anlatacaktı. Anlattıkça karşısındaki çatlaklarını görme umutlarını pekiştirecek, pekiştirdikçe onu daha da anlamaya çalışacaktı.

Tüm gün harcadığı enerjisinin yolunu tutmadan önce, makyajını tazeledi. Kim bilir belki de tazelediği yeni umutlarının kendisiydi. Kuruyan duygularını yeşertmek için döndüğünde, görecekleri göremeyeceklerinden fazla olacak, en nihayetinde yalnızlığının acısını, çatlaklarına gömülenlerle unutacaktı.

Ne yazık ki çatlaklar derinleşecek, derinleştikçe daha fazla makyaj yapacaktı. Artan kaygıları, çatlaklarından tekrar tekrar utandıracaktı. 

2 yorum:

  1. Diyecek bir şey bulamamak... vakit bulsam derinlemesine inceleyip okuyacağım.

    YanıtlaSil